Toplumun bir çok kesiminde Gezi Parkı eylemleri bir kaç ağacın kesilmesi, oraya belki AVM dikmek isteğinden patladı. Bu algı da profesyonel algı yöneticilerince topluma yansıtıldı. Siyasi İktidar bu eylemlerin kendi varlığına kast ettiği vehmine kapıldığı için eylemi ve eylemcileri düşman belledi Başbakan Bilinçli bir şekilde olayları yatıştırmak yerine yaraya tuz basan sert üslubu gençliği sokaklara dökmüştür.
Aslında,Gezi, İktidarın üslup ve siyasetinden memnuniyetsizlik duyan halk kitlelerinin ilk defa hukuki ve demokratik hassasiyeti olmayan, çoğunlukçu baskıcı bir iktidara karşı tarihi tepkisini gösterdiği bir direniştir. Gezi olayları, haklı, gerçek ve meşru sebeplere dayandığı bilinen ancak Büyüyen dalgalardan sonra yöntem kontrolünü kaybedip belli kesimlerce de yönlendirilen yer yer illegal örgütlerce sabote edildiği bilinmelidir. İllegal örgütlerin eylemleri dışında, geniş halk kitleleri nezdinde dünyaya sesini duyuran bir sivil itaatsizlik formudur.
Gezi olaylarının yayılmasının ana dinamiği, demokrasi sloganlarıyla iktidara gelenlerin “yeni bir polis devleti” ne dönüşmeleriydi.. Militer devlet bitirirken, bu defa ortaya polis devleti çıkmıştı.
Gezi Halkın demokrasiyi tehlikede gördüğünden demokrasiye sahip çıkma refleksiydi. Burada alışık olunmayan apolitik , ilgisiz, duyarsız denen gençlik sokaklardaydı. İfade özgürlüğünü ve toplanma hakkını barışçı yollardan güven altına almayı denemişti. Dünyadan gelen cesaretlendirici destekler ve bunun içerde yarattığı güven duygusu şimdi Gezi eylemlerini birinci yıldönümünde kutlamaya değer kılıyor.
Gözüken ve değişmeyen bir şey var. Kafalar değişmemiş Gezi’nin birinci yıldönümünde İstanbul’a 25 bin takviye polis ve 50 tane TOMA aracı getirilmiş. Aman Allahım sanki savaşa gidiyoruz.
Hem Türk Hukuku hem de AİHM kararları ile Avrupa hukuku gösteri hakkının izne bağlanamayacağını, hiçbir alanın da kapatılamayacağını aldığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye kararıyla teyid etmiştir. Bu kararda ne diyor “Gösteri hakkını kullanan insanlara biber gazı sıkmak işkence suçudur ve bu suçun zaman aşımı yoktur.”
Devletin acı kuvvetini silâhsız insanlara yöneltmek vebaldir, tahriktir. Baskıcı iktidarlar uyguladıkları despotluğu meşru göstermek için ülkede devamlı karmaşa olsun isterler. Sık sık da ocağa odun atar gibi yeni tahrikler üretirler.
Gezi de sadece CHP ve İP yoktu, Xsights Araştırma Şirketi'nin yaptığı araştırmaya göre, Devlet Bahçeliye rağmen MHP tabanının yüzde %89'u Gezi Parkı eylemlerine destek oldu.
Sivil toplum patlama noktasına hâlâ çok yakın. Bugün Gezi sürecindeki otoriter ve hukuksuz bir siyasal iktidar değişmemiştir.
Sivil toplum kuruluşları çerçevesinde örgütlenen halkın demokrasi talepleri görmezlikten gelinmektedir.
Temel hak ve özgürlükler korunamıyor, kullanılamıyor. Anayasa ve hukuk sistemimiz bunları garanti edemiyor.
Siyasal partiler hukuk ve demokrasinin sağlanması konusunda yetersiz kalıyor. Halkın çıkarları politik çıkarlar altında eziliyor.
Dikkat Gezi ruhu ve zemini hâlâ diri. Çağrılmayı bekliyor.