Sağlık Bakanlığının obeziteyle mücadele için TV’lerde başlattığı kamu spotu ile “Demet’in hikayesi” başlığı adıyla bir dizi tanıtım kuşağı başlatıldı. Vatandaşlara az yiyin, çok yürüyün ilkesinin benimsetilmeye çalışıldığı kamu spotunu izlerken konu olan Demet’in anlattıklarına aslında bizim halkımızın çokta uzak olmadığını gördüm.

 

Bakın, Demet her gün işe gitmek için araca binmek yerine yürüyormuş, eee bizim Memet’te, ya dünyanın en pahalı akaryakıtını alamadığından, yada arabası olmadığından zaten yürüyor. Demet, tabağını küçültmüş az yiyor, bizim Memet’in tabağı istediği kadar büyük olsun, sefertasında ne getirirse anca onu yiyebiliyor. TV’de yayımlanan spota dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Demet’in evi iyi bir semtte, Demet evinden çıkıp spor kıyafetlerle yürüyerek işine gidiyor, bizim Vatandaş Memet’de tabanı delik ayakkabısıyla borç taktığı kasaba, bakkala görünmemek için arka sokaklardan koşar adam işine gidiyor.

 

Yani anlayacağınız Sağlık Bakanlığımızın kamu spotundaki Demet’in hikayesi ile bizim vatandaş Memet’in hikayesi hemen hemen aynı, onun için bu filmi ülkemizde refah seviyesi yüksek, yeme içmesi abartılı olan, gelir seviyesi de kilosu gibi yüksek olan düşük miktardaki zengin vatandaşlarımıza CD ortamında dağıtılsa daha az harcama yapılırdı diye düşünüyorum. Sizce…



- - - - -